2 Eylül 2012 Pazar

Avrupa'nın hovardası Türkiye: Neler oluyor bize?



2012-2013 Avrupa Kupalarında yaklaşık 1,5 aydır süren eleme maceraları sona erdi. Eleme turu maçları yerini grup kuralarıyla beraber uzunca bir süre grup maçlarına bırakıyor.  Ülkemiz 5 takımla başladığı Avrupa kupaları serüvenine yıllardır olduğu gibi yine sadece 2 takımla devam edecek.

 Önce Bu sezonki serüvenimizi masal tadında kendimce sizlere yazmak istedim. Şimdiden uyarayım Uzun ve detaylı bir yazı olacak.


Bu sezon ekonomik açıdan büyük sancılar çeken Beşiktaş'a Uefa tarafından 1 yıl Avrupa Kupalarından men cezası gelince yerine ligimizi 6'ncı sırada tamamlayan Eskişehirspor katılmaya hak kazandı. Beşiktaş'ın şu anki durumu ve bu duruma nasıl geldiği de ayrıca uzun bir şekilde yazılacak, tartışılacak hatta tezlere konu olacak cinsten bir mevzu. Kim bilir ileride belki bu hususla alakalı birşeylerde karalarız. Neyse biz devam edelim. Eskişehirspor seri başı olarak katıldığı Avrupa Ligi 2'nci Eleme turunda İskoç Saint Johnstone (Saint Johnstone'da Beşiktaş'ın bir benzeri duruma düşen Glasgow Rangers'ın kıyağıyla Avrupa Kupalarına katılmaya hak kazanmıştı) ile eşleşmişti. İlk maçı Eskişehirde zorlanmasına rağmen 2-0 gibi net bir skorla kazanan Eskişehirspor deplasmanda 1-1 berabere kalarak turu geçmişti. 1-1'lik beraberlik turu geçmeye yetti yetmesine ama böyle hovardaca kendimizden daha düşük seviyedeki takımlara puan dağıtmamız bizi ileride büyük sıkıntılara sokacak. Konu ilerledikçe bu kayıpların ileride bize yaşatacağı sıkıntıları farkedeceksiniz.


Üçüncü Eleme turunda ise Eskişehirspor'a kupa finalisti Bursaspor'da katıldı. Eskişehirspor kura çekiminde önceki kurada olduğu gibi şanslı değildi. Bu turda seri başı olmadıklarından Fransa'nın köklü takımlardan Olympique de Marseille ile eşleştiler. Bursaspor ise kendisinden çok ama çok daha düşük seviyede olan Finlandiya'nın KuPS Kuopio takımıyla eşleşti. Tabiki seribaşı olduğundan böyle şanslı bir kura çekme şansına sahip oldular. Kuralardan maçlara gelince; Eskişehirspor ilk Marseille karşılaşmasında gayet başarılı bir oyun oynadı. Marseille inanılmaz derecede formssuzdu buna rağmen öne geçen Marseille karşısında beraberliği bulmakta zorlanan bir Eskişehirspor vardı. Beraberlik golünden sonra Marseille kalesine kara bela misali çöken Eskişehirspor üstünlük sayısını bulamadı. 1-1'lik skor kabul edilebilir. Kesinlikle eleştirilemez ama neden biz kendimizden daha düşük seviyedeki takımların elit takımlar karşısında aldığı sürpriz skorlardan birini yıllardır alamıyoruz. Çok ama çok önemli bir husus. Sezon tam anlamıyla başlamadan formsuz bir elit takım yakalamışken neden üstünlük sağlayıp diğer ülkelerin bizi konuşmasını sağlayamıyoruz. Eskişehir bunu başaramadı ama çokta eleştirilecek bir yanı yok bu hususun çünkü deneyim farkı ortada. Rövanşta ise son derece dağınık olan Eskişehirspor saha avantajını sahası bakımda olduğundan tam anlamıyla kullanamayan Marseille karşısında 3-0'lık bir hezimetle ayrıldı ve Avrupa serüvenini sadece 4 maçla sınırlandırmış oldu.


Bursaspor ise ilk karşılaşmada rezilleri oynadığı maçta üst satırlarda değindim ve canımızı çok yakan  hovardalığı yaparak 1-0 mağlup ayrıldı. Hemde kendisinden kat ve kat düşük seviyedeki bir takıma karşı. Zaten rövanş maçı bunu kanıtladı. Rövanşta yarım düzine gol atan Bursaspor ilk maçın hesabını kesinlikle kimseye veremez. 17'lik Tufan'ın bile futbol canavarına dönüşebildiği KuPS'a karşı ilk maç giden Avrupa kupaları katsayısı puanını gelecekte çok ama çok arayacağız. 2 takımla girdiğimiz 3'üncü elemede Eskişehirspor'un elenmesi ile ilk firemizi vermiş olduk.


Avrupa Ligi Play-Off turuna geldiğimizde Ligin Üçüncüsü Trabzonspor büyük sıkıntılar içerisinde olan Macar futbolunun temsilcisi Videoton Szekesfehervar ile Bursaspor ise bir önceki turda Eskişehirin seribaşı olmadığından güçlü bir ekiple eşleşmiş olması kaderini paylaşarak Hollanda'nın yükselişte olan temsilcisi Twente Enschede ile eşleşti. Bursaspor ilk turdaki hovardalığını affettirmek istercesine Twenteyi Bursa Atatürk'te hem tabelada yazan skor hemde oynanan oyun sonucunda sahaya gömmüştü. Maç öncesi umutsuz olan birçokları maçtan sonra Bursa'nın bu işi bitirdiğini ve kara talihimizin döndüğünü düşünüyordu. Ama malesef elimize kadar gelen turu geçme şansını teptik. Serdar Aziz'in yokluğunda oynayan tecrübeli milli stoperimiz Ömer Erdoğan'ın son derece saçma sapana hatası sonucu verilen penaltı ve maçın daha ilk devresi bitmeden yenen bir gol bizleri gayette mutsuz etmişti. Dakikalar 45'i gösterirken mükemmel bir organizasyon ver Sebastian Pinto'nun son derece şık vuruşu ile beraberliği sağladığımızda bende dahil birçokları bu işin bittiğini artık ciddi ciddi düşünmeye başlamıştık. Ama Bursaspor'un aynı dakika içinde 2 gol yiyeceğini kimseler düşünmüyordu, düşünemezdi çünkü bu tam bir amatörlüktü. Türk futbolundaki en büyük sıkıntılardan biridir yıllardır Konsantrasyon eksikliği. Nitekim maç içinde kısa bir sürede yaşanan bu eksiklik aynı dakikada 2 gol yememizle sonuçlandı. Kalan dakikalarda maçın uzatmaya gideceği aşikardı. Nitekim gittide. Ama uzatmalara gitmeden önce 90'ıncı dakikada Mickael Chretien Basser'in kırmızı kart görmesi ve aynı anda Ertuğrul Sağlam'ın tribünlere yollanması bizi sersemleştirmişti. Uzunca süre bu sersemlikte devam eden Bursaspor gecenin yıldızı Leroy Fer'i 90 dakikada olduğu gibi uzatmalardada tutamayınca malesef turu Twente'ye hediye etmiş olduk. Hani demiştik ya Elit takımları böyle yakalayınca neden fişi çekme hamlesini yapamıyoruz diye. İşte bunun en son örneği Bursaspor'un Twente maçlarıdır. Bursaspor'un bu maçlar için affı olabilir. Sonuçta karşıdaki takım Twente. Maç için affı olabilir ama bir önceki turda Amatör çakması kıvamındaki KuPS yenilgisi ve bu karşılaşmada aynı dakikada yenen 2 golün açıklaması kesinlikle olamaz.


Bursaspor'u geçelim gelelim Trabzonspora. Trabzonspor oldukça iyi bir kura çekmişti. Tabi kağıt üzerinde. Videoton'un Slovan Bratislava ve KAA Gent'i elemiş olması tehlikeli bir takım oldukları anlamına geliyordu. Ama bahsi edilen 2 takımda bizlere göre Trabzonspor'un yarısı kadar bile değillerdi. O yüzden geçen sene tartışmalı bir şekilde Şampiyonlar Ligine davet edilen ve orada Internazionale, CSKA Moscow ve Lille maçlarında gayet sağlam tecrübeler edinen Trabzonspor'un zorlanmadan Videoton'u eleyeceğini düşünüyorduk. Ama düşünmekle kaldık. Sahada yürüyen, top yapamayan dahası net pozisyona giremeyen bir Trabzonspor vardı. Oynanan iki maçı, 4 devrenin sonuna eklenen uzatmaları ve İkinci maç sonu eşitlik bozulmadığı için oynanan 30 dakikayı değerlendirip bu kadar uzun bir sürede net bir tane pozisyon bulamayan Trabzonspor'un turu haketmediğini ve bununlada penaltılarda yüzleştiğini skor tabelası bize gösterdi. Eskişehir'in ve Bursa'nın hovardalıkla harcadığı puanlara değinipte Trabzonspor'un bu rezilliğini eleştirmeden geçemeyeceğiz. Eskişehir ve Bursa Trabzon'a nazaran Avrupa'dan uzunca bir süre uzak kalan takımlar ve bu 2 takımda seri başı olmadıklarından kendilerinden çok üstün takımlara karşı oynadılar. Yani açıklamaları bir nevi kabul edilebilir. Peki ya Trabzonspor? Sorarım size Trabzonspor Videoton'la maç yapmamış olsaydı kimler bu takımın varlığından haberdar olurdu. FM manyakları, İddaa manyakları tabikide haberdar olurdu. (Bunlardan biride benim) Peki ya Marseille desek? Tabikide birçokları bu ismi duymuştur ve haberdardır. Trabzonspor inanın bana zamanında Galatasaray'ın Karpaty'si Tromso'su Beşiktaş'ın Valerenga'sı Fenerbahçe'nin MTK'sı, Young Boys'u gibi facialarından çok daha vahim bir facia yaşamıştır ve ülkemize yaşatmıştır. Çöküşte olan ve yıllardır ne Şampiyonlar Ligi'ne ne Avrupa Ligi'ne Grup aşamasında takım veremeyen, Ülkenin efsanesi MTK'nın Ferencvaros'un finansal nedenlerle İkinci Lig'i boyladığı Honved gibi bir efsanenin kendi liginde figüran rolünde yer aldığı Macaristan Liginin mütevazi takımı Videoton karşısında bize unutulmayacak bir facia yaşatmıştır. Turu geçelim oynanan oyun, futbol nedir, bunun açıklaması nedir? Tek bir tane golü geçelim, tek pozisyon yok koca 220-230 dakikada tek pozisyon yok.  Bir vahimlik noktaya daha değinip Fenerbahçe'ye geçeceğim. Trabzonspor Perşembe'yi Cumaya bağlayan gece 00:30 civarında turu kaybetti. İlk maçın ardından aylardır aranan forvet Marc Janko transfer edildi akabinde elenildiği gecenin ertesi günü Benfica'dan sol bek Emerson transfer edildi. Trabzonspor eksik olduğu noktaları Videoton maçlarından çok daha önce biliyordu. Peki bu transferlerin yapılması için illa Videoton maçlarının oynanması mı beklenmeliydi? İşte size uzunca tartışılacak bir konu daha. Neden bizim takımlarımız transferleri Avrupa Kupalarındaki maçlardan sonraya saklar? Neden turu geçip daha elit isimlerle anılmak istemez. Trabzonspor kendi ipini kendi çözdü. Çözerkende ülke puanımızı gasp etti. Yıllardır 3 büyüklerin ve diğer katılan takımların yaptığı gibi. (Son yıllarda Beşiktaş'ı bu hususta ayrı tutmak gerek)


Fenerbahçe. Avrupa'da Fenerbahçe denince malesef hepimiz bir durağanlaşırız. Yaptığı yatırımlarla kıyaslanınca Avrupa'da son derece sönük kalan temsilcimiz Şampiyonlar Ligi 3.Eleme turunda Romanya'nın şampiyonluğu kılpayı kaçıran Sport Club Vaslui takımıyla eşleşmişti. Tabi bizim basınımız her sene temsilcilerimizden Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, Avrupa Ligi Şampiyonluğu, Milli takımımızında 4 yılda bir Dünya Şampiyonluklarına son derece alışık olduğundan maç oynanmdan Fenerbahçe'ye turu geçirmişti. Her zamanki hatamız. Hatta dikkat ederseniz yazıda Fin KuPS'u bir çok kez ben bile küçük gördüm. (Bu konuda haklıyım ama :) ) Nitekim Basınımız hata yaptığını ilk maçta evimizde beraberliği son anda kurtarmamızdan anlamış oldu. Futbol 11 kişi oynanır. İsimler önemsizdir. Galataasaray UEFA Kupasını kazandığında oynadığı hiç bir maçta favori değildi. Devam edelim. Vaslui ele avuca sığmaz forveti Wesley'i para babası Araplara satınca itiraf ediyorum bende Fenerbahçe'nin zorlanmayacağını düşündüm. İkinci maçı 4-1 kazandık. Skora bakınca oldukça rahat kazanmışız gibi görünebilir. Ama öyle değil. Öne geçtiğimiz maçta Vaslui'ye hamle şansı tanıdık. Hemde 2 kez. Birini es geçmediler ama diğer cömertliğimizi penaltıyı kaçırarak istemediler. İyikide istemediler, geri çevirdiler. Bu penaltının kaçması maçın dönüm noktası oldu. Komşu kent Piatra-Neamt'te Vaslui Kuyt'zede oldu. Maç bitince basın kendini haklı çıkarma teranelerine başladı.


Bu teraneler Play-Off kurası öncesi ve sonrasında eşleştiğimiz Spartak Moskova duyulduğundada devam etti. Açıkcası Spartak çekilebilecek iyi kuralardan biriydi ama iyi kuradan kasıt çantada keklik değil. Ne küçümseyeceğiz nede haddinden fazla büyüteceğiz babında iyi kuraydı. Aykut Kocaman bu turda elenmek için elinden geleni yaptı. Çünkü rakibi gözünde olduğundan fazla büyüttü, Çünkü rakibi Alex'siz yenebileceğini düşünecek kadar küçümsedi. Ve başarılıda oldu. İlk maç yıllardır Alex'in sırtından geçinen Fenerbahçe Alex'i geriye düşüldüğü anlarda bile düşünmedi. 2-1'lik mağlubiyetle ayrıldık. 2-1 deplasman yenilgisi çoğu zaman Avrupa kupaları için iyi bir neticedir. Kadıköy'de Fenerbahçe'yi 55000 taraftarının yanında TV başında, İnternet başında, Dinimize, bayrağımıza haddini aşarak saygısızlık eden Aşağılık Spartak'lı şerefsizlere kinlenen milyonlarca kişi destekledi. Desteğimiz yetmedi tabiki. Aykut Kocaman'ın yetersizliği yine karşımıza çıktı. Bütün planlarını gol yemeden atacağı gol üzerinden yapan Aykut 5'nci dakikada Şah ve Mat olmuştu. B Planı, C Planı yani alternatif planları olmayan Aykut'a bir tokatta Alex'in girince takımın ateşlemesi vermiş olmalı. Atılan golde Sow kadar Alex'in katkısıda es geçilemez. Bu maçta açıkcası şansımızda yaver gitmedi. Bazı dönüm noktaları oldu. Misal direkten dönen toplar. Aynı şekilde 1-0 gerideyken rakibin direkten dönen topu. Ama maç mutlak Fenerbahçe hakimiyetindeydi. Zaten olması gerekende buydu. Tek fark saçma sapan bir hatayla erkenden geriye düşmemekti. Fenerbahçe'de hovardalıklar yaptı. Bunu sadece Vaslui ile oynanan ilk maç için söyleyebiliriz. Ama Avrupa'da bu sene ilk sahaya çıkan temsilcimizin Fenerbahçe olması affedilme hususunda temsilcimizi Trabzonspor'dan daha ön plana çıkarıyor.


Fenerbahçe yoluna Avrupa Ligi gruplarında devam edecek. Kura çekimi yapıldı. 2'nci torbadan kura çekimine giren Fenerbahçe İlk torbadan Eskişehir karşısında izlediğimiz Marseille, 3'üncü torbadan en sıkıntılı takımlardan Borussia Mönchengadlbach ve son torbadan kolay kolay yemeyen ama bir o kadarda gol atma özürlü Uefa sıralamasında ülke olarak çekiştiğimiz Rumların son şampiyonu AEL Limassol ile eşleşti. Özellikle AEL maçları ülkemizin Avrupa Kupaları sıralamasında çok önemli bir yere sahip olacak. Fenerbahçe'nin bu grubu geçeceğine yürekten inanıyoruz yada inanmak istiyoruz. Çünkü ülke olarak artık buna her zamankinden fazla ihtiyacımız var.

Avrupa Ligi 2012-2013 Gruplar


Şampiyonlar Ligi'ne direk katılan son Şampiyon Galatasaray Şampiyonlar Ligi Grup Kura çekimine Basel ve Panathinaikos'un elenmeleriyle son yıllarda Avrupa'da hiç bir şey yapmamış olmasına rağmen 3'üncü torbadan katıldı. 3'üncü torbadan kuraya katılarak şansı yaver giden Galatasaray kura çekimi sonrasında birinci torbadan acı hatıralar yaşattığı Manchester United ikinci torbadan son yılların Avrupa'daki en başarılı takımlarından Sport Clube Braga ve son torbadan kendisinin üçüncü torbaya katılmasını sağlayan CFR 1907 Cluj ile rakip oldu. Torbalardaki dağılıma bakıldığında oldukça dişine göre görünen bu grupta Galataasaray'ın içeride muhakkak Braga ve Cluj'u yenmesi kilit görevi yapacaktır. En kötü ihtimali düşünmek istemiyoruz ama bu grupta Galatasaray'ın ne yapıp edip Avrupa Kupalarında yoluna devam edecek bir şekilde sıralama almasını umut ediyoruz. Fenerbahçe'nin başarısına olduğu gibi Galatasaray'ında başarısına ülke olarak çok ihtiyacımız var.

Şampiyonlar Ligi 2012-2013 Gruplar

Birkaç yazıda yazılacak konuyu tek yazıda dile getirdik. Hatta daha yazmamız gerekenler var ama ileride sadece o konulara yönelik yazılar yazmamız çok daha uygun olacak kanaatindeyim.Yazıyı bitirmenin zamanı geldi. Ama sıradan kendinize iyi bakın, görüşürüz tarzında bir yöntemle değil özet bir konuyla.


UEFA Ülke Sıralaması ve ülkelerin grup aşamasında kalan takımlarını yukarıdaki grafikte görüyorsunuz. Dost ülkemiz Azerbaycan'ın son şampiyonu Neftchi Bakü'nün (İlerleyen zamanlarda Azerbaycan Futbolu ve Neftchi hakkında ayrıca bir yazım olacak) Avrupa'da geçen senenin en büyük sürprizi APOEL Nicosia'yı deplasmanda 3-1 ile darmadağın etmesiyle Kıbrıs tehlikesi sadece gelecek sene için biraz olsun dinmiş oldu. Gelecek sene değilde daha sonraki seneler için önlemimizi almamız açısından 5 temsilciden kalan 2'sinin Avrupa'da ilerleyebildikleri kadar ilerlemeleri oldukça önemli. Olası başarısızlıklarda Kıbrıs gibi başımıza isimsiz başka ülkeleride musallat etme tehlikesi mevcut. (Bakarsınız birkaç seneye başımıza BATE'nin muazzam temsil ettiği BELARUS'ta dert olmaya başlar)

Bu yüzden diyorum ki HAYDİ GALATASARAY HAYDİ FENERBAHÇE


Ender Cihan Ceylan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder